Konu Başlıkları

Türkiye’de Marka İptal Süreçleri Yeni Mevzuat ve Marka Sahipleri İçin Uygulamadaki Sonuçları

Türkiye’de Marka İptal Süreçleri:
Yeni Mevzuat ve Hak Sahipleri İçin Uygulamadaki Sonuçları

Türkiye’de marka sahipleri, sınai mülkiyet haklarının korunması ve etkin biçimde uygulanması konusunda uzun süredir Türk Patent ve Marka Kurumu’na (TÜRKPATENT) güven duymaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (SMK) yer alan idari iptal mekanizması ise, hukuki zemini bulunmasına rağmen uzun süre işlerlik kazanamamış ve uygulamada bazı belirsizliklerin yaşanmasına neden olmuştur.

15 Mart 2025 tarihli ve 32842 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan SINAİ MÜLKİYET KANUNUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK, bu belirsizliğe son vermiştir. Bu değişiklik ile 6769 sayılı SMK’nın 26. maddesi kapsamında düzenlenen idari marka iptal sistemi nihayet işlerlik kazanmış ve uygulamada uzun süredir beklenen önemli bir reform hayata geçirilmiştir.

Hukuki Çerçeve: Atıl Durumdan Uygulamaya Geçiş

SMK’nın 26. maddesi 2017 yılında idari iptal kavramını getirmiş olsa da, uygulama yönetmeliğinde neredeyse sekiz yıl boyunca herhangi bir prosedür belirlenmemiştir. Bu düzenleme boşluğu, hükmün 10 Ocak 2024 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen, idari iptal yolunun fiilen kullanılmasını imkânsız kılmıştır.

2025 tarihli değişiklik bu eksikliği kapsamlı bir şekilde gidermektedir. Yeni eklenen 30/A maddesi uyarınca, marka iptal talepleri artık doğrudan TÜRKPATENT nezdinde yapılabilecektir. Yönetmelik, iptal başvurularının sunumu, değerlendirilmesi ve karara bağlanmasına ilişkin usul ve esasları; standart başvuru formlarını, delil yükümlülüklerini ve iki bileşenli resmî harç sistemini (temel harç ve emanet hesabında tutulacak ücret) açık şekilde ortaya koymaktadır.

Usule İlişkin Yenilikler ve Emanet Ücreti Mekanizması

Yönetmeliğin 30/B maddesi kapsamında en dikkat çekici yeniliklerden biri, iki ayrı unsurdan oluşan depozitolu ücret yapısının getirilmiş olmasıdır. İptal başvurusunda bulunan taraf, başvuru anında şu iki kalemi birlikte ödemekle yükümlüdür:

  • TÜRKPATENT’e ödenecek iade edilmez nitelikte kurum ücreti (iptal harcı)
  • Talebin sonucuna göre iade edilebilir nitelikte emanet hesabında tutulan ücret,

Emanet hesabında tutulan ücret, iptal talebinin sonucuna göre belirlenmektedir:

  • Talep tamamen reddedilirse, emanet ücreti marka sahibine iade edilir,
  • Talep tamamen kabul edilirse, emanet ücreti başvurana iade edilir,
  • Talep kısmen kabul edilirse, emanet ücreti TÜRKPATENT’in geliri olarak kaydedilir.

Bu sistem, kötü niyetli veya spekülatif başvuruları caydırmak amacı taşımakta olup yalnızca dayanağı olan başvuruların ilerlemesini sağlar. Ayrıca, kararın kesinleşmesinden itibaren on yıl içinde talep edilmeyen emanet ücretleri kurum lehine gelir kaydedilir. Bu mekanizma, başvuruların kapsamının dikkatle belirlenmesi gerektiğine dair önemli bir ikaz niteliğindedir.

 

Yeni düzenleme uyarınca iptal başvurularının:

  • Elektronik ortamda yapılması,
  • Her bir başvurunun yalnızca tek bir tescilli markayı hedef alması,
  • SMK madde 26’da belirtilen gerekçelere açıkça atıf yapılması gerekmektedir.

Marka sahiplerine karşı beyanda bulunmaları ve delillerini sunmaları için bir ay süre verilir; bu süre bir defaya mahsus olmak üzere bir ay uzatılabilir. SMK madde 26/1(a) kapsamında kullanım gerekçesiyle yapılan iptal taleplerinde, başvuru sahibi markanın Türkiye’de ardışık beş yıl süreyle kullanılmadığını ispatla yükümlüdür. Ayrıca, iptal talebinden önceki üç ay içinde yalnızca iptal sürecini engellemek amacıyla yapılan kullanımlar geçersiz sayılır.

Belirlenen süre içinde sunulmayan deliller dikkate alınmaz. Bu kural, sürecin disiplinli ve öngörülebilir bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere getirilmiştir.

İptal Süreci ile İtiraz Stratejileri Arasındaki İlişki

İdari iptal sisteminin aktif hale gelmesiyle birlikte, TÜRKPATENT’in verdiği ret kararlarına karşı yapılan itirazlar ile aynı markanın iptaline yönelik devam eden işlemler arasında doğrudan bir etkileşim söz konusu olmuştur. Bu durum, başvuru sahiplerinin ve marka sahiplerinin stratejik planlamalarını yeniden değerlendirmelerini gerektirmektedir.

TÜRKPATENT’in bir konunun bekletici sorun yapılması hakkında takdir yetkisi olmakla birlikte, bu takdir yetkisi belirli sınırlar çerçevesinde kullanılacaktır. IPR Gezgini’nde yakın zamanda ele alınan [10.05.2023 tarihli ve E.2022/221, K.2023/230]  kararında, Ankara 5. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi idarenin takdir hakkını kullanırken, her halükarda idari işlemlerin nihai amacı olan “kamu yararı” unsurunu gözeterek değerlendirme yapması gerektiğine hükmetmiştir.

Eskiden, itiraz edilen markanın geçerliliği sadece yargı yoluyla sorgulanabiliyordu. Artık TÜRKPATENT bünyesinde idari iptal mümkün olduğundan, Kurum’un kendi iç karar süreçlerinde tutarlılık sağlaması ve Kurumun verdiği ret kararlarına itirazlarda ileri sürülen markanın eşzamanlı iptali gündemdeyse, bu iki sürecin koordineli yönetilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Kurumun Kararlarına Karşı İtirazların Askıya Alınması: Usul Zorunluluğu

İtiraza konu olan marka hakkında hâlihazırda bir iptal süreci yürütülüyorsa, ret kararına karşı itiraz süreci askıya alınmalı ve iptal sonucuna göre devam ettirilmelidir. Aksi takdirde, kısa bir süre sonra hükümsüz kılınabilecek bir markaya dayanılarak ret kararının kaldırılması gibi çelişkili ve hukuken sorunlu sonuçlar doğabilir.

Marka Sahipleri ve Başvuru Sahipleri İçin Stratejik Öneriler

Yürürlüğe giren bu yeni düzenleme ışığında, paydaşların dava stratejilerini ve portföy yönetimi yaklaşımlarını gözden geçirmeleri gerekmektedir:

  • Kurum’un aleyhinde vermiş olduğu başvuru sahipleri, artık ret gerekçesi olan markayı idari iptal süreciyle bertaraf etme yolunu kullanabilir.
  • Marka sahipleri, markalarının fiilen kullanıldığını belgeleyen kayıtları muhafaza etmeli ve iptal taleplerine karşı zamanında ve eksiksiz yanıtlar sunmalıdır.
  • Marka vekilleri, iptal talepleri ile kurum kararına itirazlarının zamanlamasını koordine etmeli, sunulan delil ve argümanların birbirini destekleyecek biçimde yapılandırılmasını sağlamalıdır.

Bu süreçlerin sıraya konulması ve birbirleriyle ilişkilendirilmesine dair kurumsal açıklık, öngörülebilirliğin ve usul bütünlüğünün teminatı olacaktır.

Sonuç

Türkiye’de idari marka iptal sisteminin yürürlüğe girmesi, uzun süredir beklenen bir yapısal dönüşümün habercisidir. Depozito mekanizmasının entegre edilmesiyle birlikte, süreç yalnızca mali disiplini değil aynı zamanda somut dayanağı olan talepleri ödüllendiren bir düzeni de beraberinde getirmektedir.

Bundan sonraki süreçte, TÜRKPATENT’in karara itiraz mekanizması ile iptal talepleri arasındaki ilişkiyi nasıl yöneteceği büyük önem taşımaktadır. Bu iki sürecin eş zamanlı ilerlemesinde askıya alma uygulaması artık bir tercih değil, kurumsal tutarlılığı ve adil yargılamayı sağlamak için zorunlu bir adımdır.

Tüm başvuru sahipleri ve marka sahipleri, iptal taleplerinin kapsamı, zamanlaması ve delil temelini dikkatle değerlendirmelidir. Zayıf kurgulanmış veya aşırı geniş kapsamlı bir talep, yalnızca kısmen kabul edilebilir ve bu durumda depozitonun iadesi mümkün olmayabilir; bu da somut ekonomik kayıplara yol açar.

Türkiye’nin marka uygulamalarını uluslararası en iyi uygulamalarla uyumlu hale getirme çabası, sadece idari bir dönüşüm değil; aynı zamanda hukuki güvence, piyasa istikrarı ve hukuk devleti ilkelerine olan kurumsal bağlılığın da bir yansımasıdır. Bu yeni dönemde, derin alan bilgisine sahip deneyimli uzmanların rehberliği yalnızca faydalı değil; aynı zamanda zaruridir.

 

Bu internet sitesinde kullanıcılarına daha iyi bir hizmet sunmak için yalnızca zorunlu çerezler kullanmaktadır. Çerez Politikamız hakkında daha fazla bilgi almak için buraya tıklayın.